İYİLİK İÇİN SANAT DERNEĞİ

Hicran Aksöz

Yaralarım Serisi II

₺ 20000.00

Satın Al

SERGİ: Yankı Odası / İyilik İçin Sanat & Istanbul Concept Gallery

AÇIKLAMA

Sanatçı Biyografisi

1993’te Kayseri’de doğdu. 2019’da Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nü birincilikle bitirdi. Aynı yıl, Yeditepe Üniversitesi Sanat ve Kültür Yönetimi Bölümü’nde burslu olarak yüksek lisans eğitimine başladı ve bu programı başarıyla tamamladı.  

Mezun olduktan sonra çeşitli sergilerin küratörlüğünü üstlendi ve birçok sergide eserleriyle yer aldı. Halen İstanbul’da yaşamını ve sanat çalışmalarını sürdürmektedir.

  

Eser Metni

Çürümenin Poetikası

Sanatçı, 1-2 ay boyunca küflenmeye bıraktığı ekmekleri eserlerinin odağına yerleştirerek, yalnızca organik bir çözülme sürecini değil, zamana ve ihmal karşısında şekillenen bir metaforlar evrenini belgeliyor. Bu süreç, izleyiciyi hem biyolojik çürümenin kaçınılmazlığıyla hem de insanlığın unutma eğilimi, aşırı tüketim ve politik kayıtsızlıkla yüzleştiriyor. Küf, pasif bir son olmaktan çıkıyor; sanatçının fotoğraflarla sabitlediği dönüşüm, çürümenin politik ve poetik bir dile dönüşmesini sağlıyor.  

Eser, endüstriyel kapitalizmin "kullanım ömrü" bitmiş nesneleri nasıl "atık" olarak ötekileştirdiğini sorguluyor. Küflenmiş ekmek, toplumun görmezden geldiği sosyal çatlakların bir yansıması haline geliyor. Pierre Bourdieu'nun simgesel şiddet kavramını anımsatan bu durum, "değersizleştirilmiş" olanın sessiz çığlığını duyuruyor. Sanatçı, çürüyen nesneler aracılığıyla izleyiciyi, sistemin dışladığı insanlar ve fikirlerle yüzleşmeye çağırıyor.  

Psikolojik bir okumada ise küf, bastırılmış travmaların görünür hale gelişini simgeliyor. İnsan zihni unutarak korunurken, sanatçı bu savunma mekanizmasını tersine çeviriyor. Zamanla ekmek yüzeyini kaplayan küf lekeleri, Carl Jung’un kolektif bilinçdışında biriken imgelerini anımsatıyor: Bilinçdışının bastırılmışı yüzeye çıkarma mücadelesi gibi, küf de fiziksel bir gerçeklik olarak izleyiciyi rahatsız ediyor. Fotoğraflarla kaydedilen bu süreç, hatırlamanın acı verici ama özgürleştirici gücüne işaret ediyor.  

Sanat tarihi bağlamında eser, 17. yüzyıl vanitas geleneğini modern bir söylemle yeniden yorumluyor. Geçiciliği simgeleyen kafatasları ve solan çiçeklerin yerini, küflü ekmek alıyor. Joseph Beuys’un doğanın dönüşümünü vurgulayan enstalasyonları veya Dieter Roth’un çürüyen gıda heykelleri gibi, bu çalışma da organik olanın kaçınılmaz çözülüşünü politik bir eleştiriyle birleştiriyor. Ancak sanatçı, çürümeyi yalnızca bir son olarak değil, aynı zamanda estetik bir direniş biçimi olarak sunuyor: Tüketim kültürünün "atık" diye ötekileştirdiğine yeni bir anlam yükleniyor.  

Nietzsche’nin “Çöküş, aynı zamanda bir yükseliştir” sözünü anımsatan bu poetika, çürümenin ancak görünür kılındığında anlam kazandığını vurguluyor. Sanatçı, iki aylık süreçte küfün yayılışını izleyerek, toplumsal hafızanın unutulan katmanlarını ortaya çıkarıyor. Eser, izleyiciyi yalnızca geçicilikle değil, dönüşümün içinde filizlenen dirençle de yüzleşmeye davet ediyor. Çürüme, burada bir son değil, yeni anlamların doğuşuna alan açan bir süreç olarak yeniden tanımlanıyor.


“Yaralarım Serisi II”

2022, Fotoğraf Üzerine Dijital Müdahale, 

Ölçüsü de 91x61 cm edisyon 1/5

Sergideki Diğer Eserler