Nisan 19, 2017
YUSUF FRANKO’NUN İNSANLARI – ANAMED
“Yusuf Franko’nun İnsanları: Bir Osmanlı Bürokratının Karikatürleri” başlıklı sergi, Yusuf Franko’nun karikatürlerinde kendine yer bulabilmiş kişi ve mekanlara odaklanırken, albümün dışında kalanlara da işaret ediyor.
Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED), Ömer M. Koç Koleksiyonu’nda yer alan, 19. yüzyıl sonu Osmanlı bürokratı, Hariciyeci, Mutasarrıf, cemiyet adamı ve aynı zamanda oyunbaz bir karikatürist olan Yusuf Franko Kusa Bey’e ait karikatür albümünü ilk kez sergiliyor.
“Yusuf Franko’nun İnsanları: Bir Osmanlı Bürokratının Karikatürleri,” sergisi
Küratörlüğünü Bahattin Öztuncay’ın, tasarımını ise Yeşim Demir Pröhl’ün üstlendiği, danışmanlığını ve metin yazarlığını K. Mehmet Kentel’in yaptığı “Yusuf Franko’nun İnsanları: Bir Osmanlı Bürokratının Karikatürleri,” sergisi 01 Haziran 2017 tarihine kadar tarih ve sanat meraklıları ile buluşacak. “Yusuf Franko’nun İnsanları; Bir Osmanlı Bürokratının Karikatürleri” başlıklı sergide, Yusuf Franko’nun 1884-1896 yılları arasında bir albümde topladığı, Avrupa karikatür geleneği ile etkileşime sahip çizimleri ilk defa gün yüzüne çıktı.
Karikatürlerin aracılığı ile sergi,
Yusuf Franko’nun karikatürleri, özellikle 19. yüzyıl sonunun Beyoğlu / Pera semtini, kendisinin de parçası olduğu renkli sosyal çevresi ve İstanbul’un küresel mekanlarını gözlemlemek için izleyiciye imkan sunuyor.
Sergi, karikatürlerdeki karakterleri ve ait oldukları mekanları takip ederek, Galata ve Beyoğlu’nun 19. yüzyılda bir finans ve diplomasi merkezi haline geldiğinin, uluslararası kültür-sanat trafiğinin uğrak noktalarından biri olduğunun altını çiziyor.
Yusuf Franko’nun eserlerini ağırlıklı olarak mekan perspektifinden okumaya çalışan sergi, bir yandan Naum Tiyatrosu gibi dönemin önemli mekanlarına değinirken, diğer yandan albümde kendine yer bulamamış, ‘artık olmayan’ mekanları da hatırlatıyor.
“Yusuf Franko’nun İnsanları; Bir Osmanlı Bürokratının Karikatürleri”, öncü karikatürist Yusuf Franko ve eserlerini odağına alarak, Franko Kusa ailesinin Osmanlı Devleti’ndeki yeri ve önemine, karikatür tarihine ve albümün çeşitli ülkelerdeki uzun yolculuğundan sonra nasıl tekrar Beyoğlu’na döndüğüne de değiniyor. Sergide Yusuf Franko Kusa’nın albümü ve karikatürlerinin yanı sıra, bu eserlerle bağlantılı, başta Ömer M. Koç Koleksiyonu olmak üzere farklı koleksiyonlardan fotoğraf, belge ve yayınlar da sergileniyor Yusuf Franko Kusa’nın ‘Types et Charges’ adını verdiği albümünün tıpkıbasımıyla, Youssuf Bey: The Charged Portraits of Fin-de-Siècle Pera adlı bir makale kitabının beraber yer aldığı iki ciltlik çok özel bir yayın da sergi açılışıyla eş zamanlı olarak satışa sunuldu.
JAKE &DİNOS CHAPMAN: ANLAMSIZLIK ALEMİNDE – ARTER
Arter 10 Şubat – 7 Mayıs tarihleri arasında Jake ve Dinos Chapman’ın “Anlamsızlık Âleminde” başlıklı Türkiye’deki ilk kişisel sergilerine ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Nick Hackworth’un yaptığı sergi, sanatçıların yeni ve az görülmüş işleriyle beraber “Cehennem” [Hell], “Chapman Aile Koleksiyonu” [The Chapman Family Collection] ve “Gün Gelecek Sen De Sevilmeyeceksin” [One Day You Will No Longer Be Loved] gibi ikonik serilerinden başlıca yapıtları bir araya getiriyor.
“Anlamsızlık Âleminde”, Jake ve Dinos Chapman’ın hayli kötümser sanatlarına ve düşüncelerine genel bir bakış imkânı tanıyor. Günümüz kültürünün köşe taşlarını oluşturan pek çok inancın altını hicivle oyan bir yergiyi ve çelişkili işaretleri devreye sokan Chapmanlar, günümüzün en sert şekilde meydan okuyan sanat pratiklerinden birine sahipler.
EKOSİSTEMDEN AYRILMAMAK ÜZERE – KRANK ART GALLERY
Canlıların içinde bulundukları hayat ortamı ve diğer canlılarla olan karşılıklı ilişkilerini incelemesi bağlamında ekoloji, bir bilimdalı olarak sanatçının çalışmalarında yer alıyor. İnsan ve insan, insan ve toplum, insan ve hayvan arasındaki bağlar, “belleğe tutunmak”tan çok, ileriye doğru taşınmakta olan bir düşünceye ait.
Sanayileşen toplumsallığın, doğa üzerindeki egemenliğinden hayvan üzerindeki egemenliğine kadar ekosistemin yok edilmesi kavramsal olarak Çelebi’nin işlerinin bir parçası. İnsanın düşüncesinin doğaya egemen olma üzerine geliştirilmesi karşısında sanatçı; “Ekosistemden Ayrılmamak Üzere” sergisinde yer alacak çalışmalarında, canlı ve cansız olan ile geçişliliğin ancak varlıkların karşılıklı etkileşim bağlarıyla oluşturdukları sistemin yeniden düşünülmesiyle mümkün olabileceğini birer birer inceliyor.
Hiyerarşik olmayanın idrakinde, ayrıma gidilmeksizin var olabilecek bir doğa fikri üzerinde yoğunlaştığı eserlerinde malzemesinin akışkan etkisi ile desenler ve renkler, yabancı olduğu kadar tanıdık bir dünyaya taşımaktalar izleyiciyi. Cinslerin geçirgenliğini sağlayan formları sayesinde cinsellikten çok, müphem cinsiyetlerin poetikasının içinden geçilmektedir. 1990’larda sanat hayatının başından itibaren Elif Çelebi’nin sulu boyaları, videolarının büyük çoğunluğu, hayvan haklarını savunmaktan çok hayvanların insanlar ve bitkilerle birlikte canlı varlıklar olarak ele alınması gerektiğini düşünmek üzerine odaklanmaktadır. Kendi dünyasına ait olarak düşünsel serüveninin bir parçası olan bu hayvanlar, “kendisi veya sahip olunan” değil, tersine ortak bir şekilde dünyada yer alması gereken varlıklar olmaları üzerine odaklanmış bir kavram şeklinde karşımıza çıkmaktalar. Çelebi’nin işlerinde kişisel tarihine dair anlatılar, geçmişi toparlama ve yeniden tecrübe etme; zaman-bellek kavramları nesneler, eşyalar üzerinden imgelerin içinde saklanmış gibidir. Söz konusu olan anlam ve nesnenin birbirinin içine geçmesi, sanatçıya ait değil, izleyiciye ait bir dünya haline gelmesidir.
Input your search keywords and press Enter.